Kayıplar Haftası İle İlgili Milletvekillerini Gönderilen Mektup

İnsan Hakları Derneği, 1995 yılından beri her yıl 17-31 Mayıs arası günleri Kayıplar Haftası olarak anmakta ve çeşitli etkinlikler yapmaktadır. İHD İstanbul Şube Kayıplar Komisyonu, 27 Mayıs 1995 yılında Taksim İstiklal Caddesi Galatasaray Lisesi önünde kayıplar için oturma eylemlerini başlamıştır. Daha sonra bu eylemlere katılan kayıp yakınlarına “Cumartesi Anneleri” ismi de verilmiştir. Oturma eylemi 200. haftasına (1999 yılı başı) kadar sürmüştür. İHD Genel Merkezi’nin yeniden aldığı kararla oturma eylemleri, 7 Şubat 2009 tarihinden itibaren tekrar başlamıştır ve halen devam etmektedir. İstanbul dışında Diyarbakır’da, Şanlıurfa’da, Batman’da oturma eylemleri kayıp yakınlarıyla birlikte sürdürülmektedir.

BM Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmeden Korumak İçin Uluslararası Sözleşme’nin 1. Maddesine göre hiç kimse gözaltında kayba maruz bırakılamaz. Fiili savaş durumu, savaş tehdidi, ülke içinde siyasal istikrarsızlık veya başka herhangi bir kamusal acil durum dahil olmak üzere, hangi istisnaî koşullar söz konusu olursa olsun, bunlar gözaltında kayıp olayları için gerekçe olarak ileri sürülemez. BM sözleşmesinin 2. maddesine göre, “gözaltında kayıp” terimi kişilerin, devlet adına görev yapan veya devletin yetkilendirmesi, desteği ve bilgisiyle hareket eden kişiler veya gruplar tarafından tutuklanması, gözaltına alınması, kaçırılması veya başka herhangi bir biçimde özgürlüklerinden yoksun bırakılması, ardından söz konusu kişilerin kendi fiillerini reddetmeleri veya kaybolan kişinin nerede ve ne durumda olduğunu gizlemeleri ve sonuçta kayıp kişinin hukukun koruması dışında kalması durumunu anlatmak amacıyla kullanılmaktadır.

İHD’nin tespitlerine göre Kasım 1979 ila Ekim 2005 tarihleri arasında gözaltında kaybedilen yüzlerce kişiden sadece 455’i hakkında bilgiye ulaşılmıştır. Bu kişilerin akıbetinin araştırılması için Türkiye’deki yetkili makamlar etkili soruşturma yöntemlerine başvurmadığından, BM Kayıplar Çalışma Grubu’na bildirim yapılmış olup süreç devam etmektedir.

BM Kayıplar Sözleşmesi 87 ülke tarafından imzalanmış, 20. ülkenin onayından sonra, 23 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 29 Mayıs 2012 tarihi itibarıyla, 91 ülke tarafından imzalanmış olup onaylayan ülke sayısı 32’ye çıkmıştır. Onaylayan ülkeler arasında Türkiye’nin komşuları Irak (23 Kasım 2010) ve Ermenistan (24 Ocak 2011) da bulunmaktadır.

7 Şubat 2011 günü Başbakan ile İHD İstanbul Şube Kayıplar Komisyonu ve kayıp yakınları bir görüşme gerçekleştirmiştir. Bu görüşmede özellikle 12 Eylül Askerî Darbesi’nden sonra 13 Eylül 1980’de Kars Göle’de askerler tarafından gözaltına alınan ve Ekim 1980’den itibaren kendisinden bir daha haber alınamayan Berfo Kırbayır Ana’nın oğlu Cemil Kırbayır’ın durumuyla Kırklareli’nde kaybedildiği belirtilen Tolga Ceylan Baykal’ın durumu görüşülmüştür. Bu görüşmede kaybedilen iki kişinin akıbetinin araştırılması ile ilgili başbakan söz vermiş ve BM Kayıplar Sözleşmesi’ne Türkiye’nin taraf olması gerektiği kendisine hatırlatılmıştır. O görüşmeden bu tarafa sadece Cemil Kırbayır’ın gözaltında öldürüldüğüne dair TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Alt-Komisyonu araştırması yapılmış, bunun dışında herhangi bir ilerleme olmamıştır. Başbakan kendi dönemindeki gözaltında kayıp vakalarının bile akıbetini açığa çıkaramamıştır. BM’nin en temel sözleşmelerinden biri olan Kayıplar Sözleşmesi’ni onaylamaktan uzak durmuştur.

İHD ve TİHV’in ortak çalışmaları ile Türkiye’nin Kayıplar Sözleşmesi’ne taraf olması, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı uygulanmaması, toplu mezarların usulüne uygun açılması için yapılan kampanya devam etmektedir. Toplu mezarlar ile ilgili olarak DTK, YAKAYDER, MAYADER, Barış Anneleri İnisiyatifi, ÇHD, TTB, Adli Tıp Uzmanlar Derneği ile birlikte çeşitli çalışmalar da yapılmaktadır. Bilindiği gibi zorla kaybedilenlerin çok büyük bir kısmının akıbeti toplu mezarların tespit edilip usulüne uygun olarak açılmasıyla aydınlanabilecektir.

Toplu mezarların tespiti ve açılmasıyla ilgili en önemli belge, Minnesota Protokolü denen ve BM Genel Kurulu’nun 44/162 sayılı ve 24.05.1989 tarihli kararı ile kabul edilen BM Hukuk Dışı, Keyfi ve Yargısız İnfazların Önlenmesine ve Soruşturulmasına İlişkin El Kılavuzu’dur. Bu kılavuzun uygulanmasıyla ilgili Ekim 2011’de HSYK tarafından çıkarılan bir genelgede üstünkörü bir düzenleme bulunmaktadır. İkinci önemli belge ise, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) tarafından 2003 yılında yayımlanan “Uzman olmayanların ceset kalıntıları ve ölü hakkında bilgi yönetiminde yararlanabilecekleri başarılı uygulamalar” başlıklı rehberdir. Bu rehberin İHD’nin kurucusu olduğu ve halen Uluslararası AF Örgütü Türkiye Şubesi ve Helsinki Yurttaşlar Derneği ile birlikte içerisinde olduğu İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) tarafından Türkçe tercümesi yapılmış ve İHOP’un web sayfasına (www.ihop.org.tr) konmuştur.

İHD’nin 2011 yılı sonuna kadar yapmış olduğu tespitlere göre açılmayı bekleyen 224 toplu mezar olup, bu mezarlarda 3058 kişinin gömülü olduğu tahmin edilmektedir. Yetkili makamlar bu konuda etkili bir süreç işletmemektedir.

Yukarıda kısaca belirtmeye çalıştığımız gözaltında kayıp olayları ve toplu mezarlar sorunu insanlığa karşı suç olarak tanımlanmaktadır. Bu tür suçların dünya üzerinde bir daha işlenmemesi ve sorumluların yargılanabilmesi amacıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulmuştur.

İHD, 2003 yılından beri Türkiye’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanıması için bir dizi faaliyet yürütmektedir. 2003 yılında İHD, MAZLUMDER, İHGD, TİHV ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin FİDH ile birlikte Ankara’da yaptığı uluslararası sempozyumdan sonra çalışmalar devam etmiş ve 2006 yılında UCM Türkiye Koalisyonu kurulmuştur. Şu anda koalisyon içerisinde 22 sivil ve demokratik kitle örgütü bulunmaktadır. Koalisyon faaliyetleri İHD’nin sözcülüğünde devam etmektedir.

Sonuç olarak Türkiye, gözaltında kayıplar ve toplu mezar gerçeği ile yüzleşmeli, bunun için BM Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmeden Korumak İçin Uluslararası Sözleşmesi’ni ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanıyan BM Roma Statüsü’nü onaylamalı ve yürürlüğe koymalıdır. Bunun için elinizde gelen katkıyı göstermenizi dileriz.

Saygılarımızla,

İnsan Hakları Derneği