İnsan Hakları Örgütlerinden Açık Mektup

İnsan hakları örgütleri, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a AK Parti Milletvekili ve TBMM Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı Mehmet Metiner’in Duvar Gazetesi muhabiri Hülya Özmen Karabağlı’ya yaptığı ve 1 Ekim 2016 günü yayınlanıp bugüne kadar tekzip edilmeyen açıklaması ile yine 6 Ekim 2016 günlü Yeni Çağ gazetesinde yer alan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu toplantısında yaptığı konuşma ve takındığı tutum ile ilgili açık mektup yazdılar.

İnsan Hakları Örgütlerinden

AÇIK MEKTUP

13 Ekim 2016

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sayın Başkan,
Size bu mektubu yazmamızın nedeni, AK Parti Milletvekili ve TBMM Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Metiner’in, Duvar Gazetesi muhabiri Hülya Özmen Karabağlı’ya yaptığı ve bugüne kadar tekzip edilmeyen 1 Ekim 2016 günü yayımlanan açıklaması ile yine 6 Ekim 2016 günlü Yeni Çağ gazetesinde yer alan TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu toplantısında yaptığı konuşma ve takındığı tutumdur.
Sayın milletvekili, Duvar Gazetesi’nde yer alan söz konusu açıklamalarında, “FETÖ’cü tutukluları ziyaret etmeyecekleri, onlarla ilgili işkence ve kötü muamele iddiaları ile ilgili inceleme yapmayacakları” beyanatında bulunmuş, aynı tutumlarını TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu toplantısında şu ifadelerle sürdürmüştür:
CHP’li Veli Ağbaba ile HDP’li Burcu Çelik Özkan cezaevlerindeki insan hakları ihlallerinden örnekler verdikten sonra TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda, Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı AK Partili Mehmet Metiner söz aldı. Metiner darbe girişiminde bulunan FETÖ üyelerine cezaevlerinde işkence yapıldığı, kendisinin FETÖ’den tutuklananları ziyaret etmek istemediğini söylediği iddialarına sert çıkarak “FETÖ’cü teröristlerin bu yöndeki kara propagandalarına teslim olmayacağız. Algı operasyonlarına teslim olmayacağız. FETÖ’cülere işkence yapıldığı kanaatinde değilim. Bu yönde bir başvuru yok. Ama ben teröristlere gidip ‘Size işkence yapılıyor mu ?’ sorusu üzerinden bir algı operasyonu yapılmasına müsaade edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Meclis komisyonunun buna alet edilmemesine inanıyorum, asla onlara işkence yapılmadı. Yakalanma esnasındaki yediği tekme tokatlarla ben ilgili değilim. Ben olsaydım bende aynısını yapardım. Fazlasıyla yapardım.”
Bu açıklamaları birkaç açıdan kabul edilemez bulmaktayız. İlki TBMM’nin cezaevleri alt komisyon üyesi ve bir milletvekili tarafından yapılıyor oluşudur. Yasama organı üyesi bir milletvekili, üstelik de denetim ile ilgili bir komisyonun başkanı olarak bu tür açıklamalar yapamaz/yapmamalıdır. İşkence, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve devlete ait mekânlarda meydana geldiği iddia edilen koşullarda bu denetimi yapmıyorum demek işkence ve kötü muamele pratiğini sergileyen görevlileri cesaretlendirir ve tam bir cezasızlık ve suça özendirme pratiği sergilemek ve işkenceyi savunmak anlamına gelir.
İkincisi, insan hakları hukuku açısından ulusal üstü insan hakları belgelerinde ve iç hukukumuzda mutlak yasak olan bir eylemin, kişilerin özgürlüklerinden yoksun olduğu ve devletin koruması ve gözetimi altındaki mekânlarda gerçekleşmesi olasılığı ve iddiası karşısında, kamu adına hareket etme mevkiindeki bir şahsiyetin (Sayın milletvekilinin) hakikati gizleme teşebbüsüdür. Sayın milletvekili, henüz inceleme yapmadan, peşin hükümlü olarak kanaat belirtmekte, işkence ihtimali ve olgusunu daha baştan reddetmektedir. Böylece objektiflik ve tarafsızlık ilkelerini ihlal etmektedir.
Demokratik ve insan haklarına saygılı tutum, işkence iddialarını inkâr ya da incelemeyi reddetmek değil, iddiaları araştırmak, incelemek ve ihlal tespiti halinde de insan hakları hukuku çerçevesinde gereğinin yapılmasının isteneceğini deklare etmek olmalıdır.
Hatırlatmak isteriz ki, işkence hem Anayasanın 17.maddesinde, hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3.maddesinde, hem de İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 5. maddesi ve BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 7.maddesinde yasaklanmıştır. Bu yasaklama yalnızca olağan rejim koşullarında değil, savaş ve diğer olağanüstü hallerde de geçerlidir. Bu konudaki hükümlerin de Sayın Milletvekiline hatırlatılmasını isteriz.
Anayasanın 15.maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 15.maddesi ve BM Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 4.maddesi, işkence ve kötü muamelenin savaş ve olağanüstü hallerde de mutlak olarak yasak olduğunu ve bu konuda yükümlülüklerin azaltılamayacağını öngörmektedir.
Sayın Başkan,
Türkiye, yukarıda sayılan belgeler yanında işkencenin önlenmesi konusundaki BM ve Avrupa Konseyi sözleşmelerine de taraftır.
AİHM kararlarına göre de, devletin, kendi denetim ve gözetimi altındaki mekânlarda meydana gelen işkence ve kötü muamele olaylarının kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilmediğini (yani negatif yükümlülük doğrultusunda kamu görevlilerinin işkence yapmadığını); Keza işkence ve kötü muamelenin olmaması için de devletin gerekli önlemleri aldığını (yani önlem alma pozitif yükümlülüklerini yerine getirdiğini) ispat etmesi gerekir.
Bu açıdan da sayın milletvekilinin açıklamaları kabul edilemez niteliktedir.
Sayın Başkan,
İşkence iddiaları karşısında aldığı tutum nedeniyle Sayın milletvekili Mehmet Metiner’i protesto ediyoruz.
 Hiç kimseye, hangi nedenle olursa olsun,  işkence ve kötü muameleme yapılamaz.
 İşkence insanlık onuruna saldırıdır ve mutlak olarak yasaktır. Devlet işkence yapmama, yapılmasını önleme, yapılmışsa soruşturma, kovuşturma ve yargılama işlemlerini yapmak ve sorumlu bulunanları cezalandırma yükümlülüğü altındadır.
 Bu yükümlülük askıya alınamaz, azaltılamaz ve ihmal edilemez.
Saygılarımızla.

Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd),  İnsan Hakları Derneği (İHD),
İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD), İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD),
İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (Mazlumder),
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)