Seçim Sürecinde Siyasal Partilere Yönelik Saldırılar Seçim Güvenliğinin Olmadığını Göstermektedir

İHD dokümantasyon merkezinin tespit edebildiği verilere göre 23 Mart 2015 ile 19 Mayıs 2015 tarihleri arasında partilerin seçim bürolarına/araçlarına, adaylarına, mitinglere ve çalışanlarına yönelik baskın, saldırı, tehdit ve polis baskınları sayısı 126 olup, bu saldırılardan 114’ü HDP’ye, 7’si AKP’ye, 4’ü CHP’ye ve 1’i MHP’ye olmuştur. Bu saldırılarda toplam 49 kişi darp edilip yaralanmış olup, bunlardan 47’si HDP’lidir. Bu saldırılar nedeni ile 7 kişi gözaltına alınıp bunlardan 1 tutuklanmıştır.

Seçim çalışmaları sürecinde toplam 125 kişi gözaltına alınmış 8 kişi tutuklanmıştır. Bu seçim sürecinde gözaltına alınma sırasında 32 HDP’li işkence ve kötü muameleye uğradığı iddiasında bulunmuş, yine bu süreçte HDP’nin 2 mitingi, 1 konseri yasaklanmış,, 1 yürüyüşü engellendi ve 1 miting meydanının tahsis edilmesine izin verilmemiştir.

7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak milletvekili genel seçimleri ile ilgili uygulanan Anayasa hükümleri ve yasalar, 12 Eylül 1980 darbe sonrası darbeciler tarafından hazırlanan çerçevede varlığını sürdürmektedir. Anti demokratik içeriğe sahip bu yasalarla seçim güvenliğinin sağlanamayacağı da açıkça ortaya çıkmıştır. %10 seçim barajının uygulandığı seçim sisteminde TBMM’ye girecek parti sayısının milletvekili dağılımları üzerinde oldukça önemli etkileri olacağından HDP’nin barajı geçip TBMM’de temsil edilmesi Türkiye’de yeni bir siyasi dengenin kurulmasını da beraberinde getirebilir, bu nedenledir ki siyasal partilere yönelik ihlaller en fazla HDP üzerinde gerçekleşmiştir.

Barış ve çözüm sürecinde seçimler nedeni ile siyasal iktidardan kaynaklı olarak sürecin dondurulması ve Abdullah Öcalan üzerinde yeni tür bir tecrit uygulanması HDP’ye yapılan saldırıları da adeta izah etmektedir. Siyasal iktidar sözcüleri HDP’yi PKK’nin uzantısı olarak göstermekte, bu şekilde bir söylem birliği içerisine girmekte ve sürekli ötekileştirici bir dil kullanarak HDP’yi yasadışılıkla ve şiddetle iç içe olmakla itham etmektedir. İHD’nin hazırladığı bu raporda tam tersine bir sonuç çıkmıştır. Üzerinde şiddet uygulanan parti maalesef HDP olmuştur. Dolayısıyla siyasi propaganda mevcut gerçekliğin üzerini ört bas edememektedir.

Kürt sorununun demokratik çözüm sürecinde HDP’nin TBMM’de temsil edilmesi hayati bir öneme sahiptir. Çözüm sürecinin önemli muhataplarından olan bir siyasal partinin TBMM dışında kalması için seçim sürecinde bu partiye yönelik yaygın ve sistematik saldırıların gerçekleşmiş olması Türkiye’nin geleceği bakımından da büyük bir risk teşkil etmektedir. Türkiye’nin en önemli sorunu olan ve Türkiye’nin demokratikleşebilmesi için mutlaka çözmesi gereken Kürt sorununu HDP’siz çözmek mümkün gözükmemektedir. Bu gerçeklikten hareketle HDP’nin de serbest ve özgür bir ortamda hiçbir baskıya maruz kalmadan seçim propagandasını yürütmesi ve eşit koşullarda faaliyet yürütmesi gerekmektedir.

Raporumuzda belirtilen ihlallerin giderilebilmesi bakımından aşağıdaki önerilerimizin hayata geçirilmesini talep etmekteyiz.

1-         Seçim sürecinde siyasal iktidar sözcüleri tarafından kullanılan ötekileştirici ve suçlayıcı dilin terk edilerek yasalar nezdinde eşit durumda olan siyasal partilerin aynı muameleye tabi tutulması gerekmektedir.

2-         Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarafsızlık ilkesine bağlı olarak tarafsızlığını muhafaza etmesi ve seçim sürecinde gerçekleştirdiği mitinglere son vermesi gerekmektedir. Cumhurbaşkanının muhalefet partilerine yönelik söylemi sona ermeli ve partiler arası siyasal yarışa müdahale etmemelidir.

3-         Seçim sürecinde kullanılan nefret söyleminin terk edilerek bu söylemi kullananlar hakkında nefret suçundan etkili soruşturmalar açılmalı ve bunlar kovuşturmaya dönüşmelidir.

4-         Seçimlerin dürüstlük ilkesi uyarınca gerçekleşmesinden sorumlu olan YSK’nın seçime giren partilere yönelik ötekileştirici ve nefret içeren söylemlere karşı uyarıcı görevini yerine getirmesi gerekmektedir.

5-         Anayasa uyarınca seçim sürecinde atanan ve tarafsız olması gereken İçişleri ve Adalet bakanlarının yaşanan bu saldırılar karşısında tarafsızlıklarına uygun olarak etkili soruşturma yürütmeleri gerekmektedir. Bir partiye yönelik hemen hemen her gün gerçekleşen saldırıların önlenememiş olması İçişleri ve Adalet bakanları bakımından ağır hizmet kusuru oluşturmaktadır.

6-         Seçim sürecinde özellikle HDP’ye yönelik saldırılar barış ve çözüm sürecinin sona ermesini amaçlayan çeşitli çevreler tarafından provakasyon amaçlı olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla barış ve çözüm sürecinin çökmemesi bakımından bu tip provakasyonlara gelinmemesi konusunda kamuoyunun duyarlı olması sağlanmalıdır.

7-         Adana ve Mersin’de HDP’ye yönelik bombalı saldırılar devlet içerisindeki yasa dışı yapılanmaların hala etkisini ciddi olarak sürdürdüğünü göstermektedir. Bu durumda siyasal iktidarın siyasal sorumluluğu uyarınca devlet içerisindeki çete yapılanmaları konusunda etkili tedbirler alması gerekmektedir.

8-         Seçim sürecinde olası provakasyonların yaşanma ihtimali olduğundan demokratik kamuoyunun duyarlılığını sürdürmesi ve kamuoyu baskısı oluşturarak bu tip saldırıların hiçbir siyasal partiye fayda getirmeyeceğini ortaya koyması gerekmektedir.

9-         Yaşanan saldırılar nedeni ile ilgili Cumhuriyet savcılarının etkili soruşturma yürütmesi, saldırıya uğrayanları değil saldıranlar hakkında gözaltı ve tutuklama işlemi gerçekleştirmesi ve bu konuda siyasal iktidardan gelebilecek baskılara boyun eğmemeleri gerekmektedir.

Bilanço ve rapor için tıklayınız.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ